Sunday, March 7, 2010

karabasanlar...



Bu sabah son birkaç ay içinde gördüğüm üçüncü karabasan yüzünden dehşet içinde uyandım. Tabi işin içine karabasan girince "uyandım" demek saçma kaçıyor, uyanamadım. Artık bunun bir karabasan olduğunun farkına vararak içinden çıkmaya çalışıyorum, işin sırrı "amaaan boşver uyu daha uyanmaya çalışma" diyip hiç kasmamak kendini uyanmak için galiba. Ne var ki bunda gerçekten uyanmak istedim, çok korkunçtu çünkü. Önce odamdaki dolabın aralanma sesini duyuyorum, gözlüğümü takıp kalkmaya çalışıyorum; ama kafamı gözlüğümün bulunduğu yan masaya çevirince -tahmin ettiğim üzere- gözlüğümü orada yerinde görüyorum. Daha sonra olay korkunçlaşıyor, annem dalıyor odama, azarlıyor beni "Hadi kalk Ece geç kaldın!" diye, sonra ben ona açıklama getirmeye çalışıyorum, çığlık atıyorum, olmuyor uyanamıyorum. En sonunda annemin sesi kulağımda bir fısıltıya dönüşüyor ve sonra hiç tanımadığım fısıltılar sarıyor beni. Of, yazarken çok canlı bir şekilde aklıma getirdim, nasıl uyuyacağım ben şimdi bundan sonra? Bir de bunların neden olduğunu bilen var mı? İşsizlik stresinden olabilir mi mesela, veya beynimin vücudumdan erken uyanması (çok yorulmadığı için gün içinde)= ) gibi saçma sapan şeyler? Tam bir Hürriyet Kelebek'in sondan bir önceki sayfadaki rüya terimleri köşesi sorusu gibi mi oldu bu?

Thursday, February 5, 2009

fark ettim de...

bu arada 4 sene sonra farkina vardigim gercek: elektrik elektronik muhendisliginin butun hocalari birbiriyle ya kardes, ya kayın, ya birsey, illa ki bir akrabalik tasiyorlar. Vardigim sonuc: elektronik muhendisliginde basarili olmak kesinlikle genlerle alakali, fazla beklentim olmasina hic gerek yokmus 4 sene boyunca!

gereksiz dusunceler

bugun "bal gibi" deyisini kullanmam uzerine, bu deyisi gunumuz genclerinin kullanmadiginin farkina vardim. Simdilerde sadece yaslilar mi kullaniyor bana mı oyle geliyor? Bunun uzerine yaptigim arastirmada farkina vardim ki bu deyisi bir jenerasyon kullanmis gencliklerinden baslayarak ve bunu surdurmusler. Halen de surdurmekteler ama bize yayilmamis. Cok yakinda yaslilik uzerine dusuncelerimle karsinizda olacagim, bekleyin...

Monday, January 7, 2008

"why so serious?"

Hiçbir zaman batman filmlerinin öyle büyük bir hayranı olmamışımdır, veya vizyona girecek batman filmleri için çok da heyecanlanmamışımdır. Buna mukabil bu dönem vizyona girecek olan Batman The Dark Knight filmini sabırsızlıkla beklemekteyim. Nedeni ise oldukça ilginç bir Joker karakteriyle karşı karşıya olmamız. Heath Ledger'ın canlandırdığı bu jokeri daha bir acımasız görünümlü, daha korkutucu, daha umursamaz yapmışlar. Yataktan yeni kalkmış gibi bir hali var, bu da onu daha etkileyici kılıyor. Hatta Joker'in performansı Batman'i geçeceğe benziyor. Merak edenler için işte fragmanı:

Tuesday, November 13, 2007

blogumu özlemişim, ama yazacak bir şey bulamıyorum.. ne yapmalıyım??

Thursday, September 13, 2007

ben de bir yesilcam gondermesi yapmak istiyorum

gozlukluye hic yorum getirmekle ugrasmadan dikkatleri cok cool ve yakisikli olan sapkaliya cekmek istiyorum. DANS EDIN GENCLER! DANS EDIIIN!

Tuesday, September 11, 2007

deliler

evet efendim.. cok uzun bir aradan sonra yeni bir hikayemle yeniden karsinizdayim. bildiginiz uzere temmuz ayimi ozgurlugun ulkesi amerika'nin en ozgur ve cilgin sehirlerinden biri olan new york'ta gecirmis ve dunya uzerindeki deli sayisinin en cok orada olduguna kanaat getirmistim.. bu dusuncem gecen hafta sonu gittigim istanbul seyahatiyle degisiverdi. iki arkadasim ve ben bir geceligine kartal'da konaklamaktaydık. dolayısıyla istanbul'un daha gezilebilir taraflarına gitmek için cift katlı belediye otobüsüne binip 2 saatlik yolculugumuza basladık. bindigimizde bombos olan otobusun ust katina cikip cam onu olan en on kisma oturduk. aradan bir 15 dakika gecmedi ki otobuse 2 ablamiz, bir bebekleri bir de cocuklari tesrif edip bombos otobuste hemen arkamiza oturdular. geldiklerinden bir 5 dakika gecmisti ki ablalardan birine telefon geldi. tanimadigi biri aramaktaydi.. konusma bittikten sonra ikinci ablamiz bir anda birinciye seslenmeye basladi:
-halaa?? halacigiim?? noldu halacigim ne olur soyle neyin vaar??
o anda birinci ablamizdan hickiriklar gelmeye basladi. icler acisi bir sekilde agliyordu. ucumuz neler olup bittigini haddimize varmayarak merak ederken birinci ablamizin ikinci bi telefon gorusmesi yapmasiyla neler olup bittigini anlamamiz bir oldu:
-alo? aagbii? bana az once mersin karakolundan bir telefon geldi. Ulas iki gun once denize girmis, bir daha cikmamis!
bu sozlerle birlikte otobuste olum sessizligi olustu. Neler oluyordu? Ulas'tan haber alinacak miydi? Bu arada otobus de yavas yavas dolmaya baslamisti.. Onumuzdeki dakikalar boyunca birinci ablamiza yeni haberler gelmeye devam etti. Ablamiz ve biz -kendi aramizda- bunun bir saka telefonu oldugundan suphelenmeye baslamistik; zira karakoldan aranan numara gizli numaraydi ve Ulas'in daha o sabah Mersin'e denize gittigi haberi alinmisti birinci ablamizin agabeyinden.. Bu isin ic yuzu neydi? Ogrenmeden o otobusten inmek zor olacakti. Iste o dakikalar icinde arkadaslarimdan birinin de o an telefonda konusmasiyla bir karambol olustu ve yanina 'kiroov' diye tanimlayabilecegimiz bir agabeyimiz oturdu. artik ikimiz ve ucuncumuz arasinda bir engel vardi. bir 10 dakika boyunca arkadasimiz ve kiroov yan yana bagira bagira telefonlarda konustuktan sonra telefonlar kapandı ve ikinci ablamizin yaninda oturan cocuk bir bebek misali bagira cagira aglamaya basladi. kalcasini iyice arkadasima yanastirarak ayaklarini koridora almayi saglayarak bacak bacaga atan kiro gencimiz o an telefonunu bir kere daha eline aldi (yolculuk boyunca en az 3 telefon gorusmesi yapmis, kimi zaman kufurler savurmus, kimi zaman da bir arkadasina "kres'te calisan sari sacli mavi gozlu, iyi bir arkadasi olan hatundan" bahsetmisti) ve telefonunda ne kadar zil tipi varsa hepsini sesini sonuna kadar acarak calmaya basladi. artik tumuyle sessiz ve dolu olan otobuste yalnizca cocuk aglamasi ve (kurtlar vadisi muzigi olsun, sirk muzigi olsun) onlarca cep telefonu melodileri yankilaniyordu.. bir sure sonra bebegin de susmasiyla yalnizca telefon sesi duyulur olunca sinirlerine hakim olamayan ucuncu arkadasim, yaninda oturan gencimize "pardon!! sunu daha sessiz yapar misiniz,HER NE YAPIYORSANIZ!" diye haykirinca kiro gencimiz tezini savunarak tum amacinin cocugu susturmak oldugunu aciklamaya calisti. ne var ki cocuk susali 10 dakika olmustu bile.. otobusten bir sure sonra indigimizde ne ulas olayinin ic yuzunu biliyorduk, ne de gencimizin telefonundaki 20 melodiden 5ini... istanbul'da rastladigim delilerle yeniden karsinizda olacagim, aklimda daha cok olay var, bekleyin!!