Tuesday, November 13, 2007

blogumu özlemişim, ama yazacak bir şey bulamıyorum.. ne yapmalıyım??

Thursday, September 13, 2007

ben de bir yesilcam gondermesi yapmak istiyorum

gozlukluye hic yorum getirmekle ugrasmadan dikkatleri cok cool ve yakisikli olan sapkaliya cekmek istiyorum. DANS EDIN GENCLER! DANS EDIIIN!

Tuesday, September 11, 2007

deliler

evet efendim.. cok uzun bir aradan sonra yeni bir hikayemle yeniden karsinizdayim. bildiginiz uzere temmuz ayimi ozgurlugun ulkesi amerika'nin en ozgur ve cilgin sehirlerinden biri olan new york'ta gecirmis ve dunya uzerindeki deli sayisinin en cok orada olduguna kanaat getirmistim.. bu dusuncem gecen hafta sonu gittigim istanbul seyahatiyle degisiverdi. iki arkadasim ve ben bir geceligine kartal'da konaklamaktaydık. dolayısıyla istanbul'un daha gezilebilir taraflarına gitmek için cift katlı belediye otobüsüne binip 2 saatlik yolculugumuza basladık. bindigimizde bombos olan otobusun ust katina cikip cam onu olan en on kisma oturduk. aradan bir 15 dakika gecmedi ki otobuse 2 ablamiz, bir bebekleri bir de cocuklari tesrif edip bombos otobuste hemen arkamiza oturdular. geldiklerinden bir 5 dakika gecmisti ki ablalardan birine telefon geldi. tanimadigi biri aramaktaydi.. konusma bittikten sonra ikinci ablamiz bir anda birinciye seslenmeye basladi:
-halaa?? halacigiim?? noldu halacigim ne olur soyle neyin vaar??
o anda birinci ablamizdan hickiriklar gelmeye basladi. icler acisi bir sekilde agliyordu. ucumuz neler olup bittigini haddimize varmayarak merak ederken birinci ablamizin ikinci bi telefon gorusmesi yapmasiyla neler olup bittigini anlamamiz bir oldu:
-alo? aagbii? bana az once mersin karakolundan bir telefon geldi. Ulas iki gun once denize girmis, bir daha cikmamis!
bu sozlerle birlikte otobuste olum sessizligi olustu. Neler oluyordu? Ulas'tan haber alinacak miydi? Bu arada otobus de yavas yavas dolmaya baslamisti.. Onumuzdeki dakikalar boyunca birinci ablamiza yeni haberler gelmeye devam etti. Ablamiz ve biz -kendi aramizda- bunun bir saka telefonu oldugundan suphelenmeye baslamistik; zira karakoldan aranan numara gizli numaraydi ve Ulas'in daha o sabah Mersin'e denize gittigi haberi alinmisti birinci ablamizin agabeyinden.. Bu isin ic yuzu neydi? Ogrenmeden o otobusten inmek zor olacakti. Iste o dakikalar icinde arkadaslarimdan birinin de o an telefonda konusmasiyla bir karambol olustu ve yanina 'kiroov' diye tanimlayabilecegimiz bir agabeyimiz oturdu. artik ikimiz ve ucuncumuz arasinda bir engel vardi. bir 10 dakika boyunca arkadasimiz ve kiroov yan yana bagira bagira telefonlarda konustuktan sonra telefonlar kapandı ve ikinci ablamizin yaninda oturan cocuk bir bebek misali bagira cagira aglamaya basladi. kalcasini iyice arkadasima yanastirarak ayaklarini koridora almayi saglayarak bacak bacaga atan kiro gencimiz o an telefonunu bir kere daha eline aldi (yolculuk boyunca en az 3 telefon gorusmesi yapmis, kimi zaman kufurler savurmus, kimi zaman da bir arkadasina "kres'te calisan sari sacli mavi gozlu, iyi bir arkadasi olan hatundan" bahsetmisti) ve telefonunda ne kadar zil tipi varsa hepsini sesini sonuna kadar acarak calmaya basladi. artik tumuyle sessiz ve dolu olan otobuste yalnizca cocuk aglamasi ve (kurtlar vadisi muzigi olsun, sirk muzigi olsun) onlarca cep telefonu melodileri yankilaniyordu.. bir sure sonra bebegin de susmasiyla yalnizca telefon sesi duyulur olunca sinirlerine hakim olamayan ucuncu arkadasim, yaninda oturan gencimize "pardon!! sunu daha sessiz yapar misiniz,HER NE YAPIYORSANIZ!" diye haykirinca kiro gencimiz tezini savunarak tum amacinin cocugu susturmak oldugunu aciklamaya calisti. ne var ki cocuk susali 10 dakika olmustu bile.. otobusten bir sure sonra indigimizde ne ulas olayinin ic yuzunu biliyorduk, ne de gencimizin telefonundaki 20 melodiden 5ini... istanbul'da rastladigim delilerle yeniden karsinizda olacagim, aklimda daha cok olay var, bekleyin!!

Thursday, July 19, 2007

bir sorum olacak.

buradan psp oyunu alsam, bizim turkiyedeki makinede calisir mi? zira 20 dolara, hatta 2. el olaraktan 15 dolara, 10 dolara filan guzel oyunlar var.. napsam? 2. el alsam calismama ihtimali de var tabi degil mi??

Saturday, July 14, 2007

benim de soyleyceklerim var..

yakinda gun basi 3 postla karsinizda olcagaim.. bekleyin beni..

Monday, June 18, 2007

brrr...

Ü..üşüyorum.. Çok üşüyorum... Allah merkezi havalandırma sisteminin belasını versin..

Wednesday, June 6, 2007

staj günlüğü 2

Bugünüm fena geçmedi. Henüz benim için ayrılan bölmeme geçmedim; çünkü bilgisayar kuracaklardı benim için,kurmamışlardı. Bu benim için daha iyi oldu çünkü yalnız olmaktansa öbür 5 kişiyle birlikte aynı odada olmak çok daha eğlenceliydi. Sabah 8 buçukta işbaşı yapılıyor, eh haliyle biz de o saatten, saat 10'daki poğaça-çay servisine kadar zamanımızı biliyormusun.net adlı bilgi yarışması sitesiyle geçiriyoruz. Saatin 10 olmasıyla birlikte(hatta 10'a 10 kala),hareket edecek olmanın heyecanıyla içimiz kıpır kıpır, kafeteryaya gidiyoruz. 10 buçuğa kadar orada geçirilen doyma ve ısınma (odamızın çok soğuk olduğunu daha önce de belirtmiştim)odaklı zamandan sonra odamıza dönüyoruz. Bir yarım saat, bir saat bilgisayar veya kitaplar başında geçirilen zamandan sonra (kimi de uyumaya çalışıyor, aman çok tehlikeli!) en geç 11 buçuk gibi Mikes tesislerinin çay bahçesi veya tatil köyünü andıran kocaman çim alanlı,şemsiyeli, banklı, piknik masalı bahçesine çıkılıyor ve masalardan birine kurularak pis 7'li olsun, batak olsun, blöf olsun, çeşitli iskambil oyunu aktiviteleriyle öğlen arası olan saat 12 buçuğa kadar zaman geçiriliyor. Saat 12 buçukta yemek servisi var. 1 buçuğa kadar oyalandıktan sonra odamıza geri dönüp 3 buçuğa kadar kitap okuyoruz. Neyse ki saat 3'te yine çay servisi var. Zaten orada çay servisi için yaşıyoruz sadece! Tek beklediğimiz zamanlar o ufak molalar. 3 buçuktan 5 buçuğa kadar ise allah kerim! Bilgisayarda geçirilen boş vakitler olsun, etrafta boş boş dolanmak veya ısınmak için tuvalete uğramak olsun, zaman geçirmek için elimizden geleni ardımıza koymuyoruz.. Sanırım yarın Jenga veya Tabu götürücem... Mmmm Tabuuuu...

Tuesday, June 5, 2007

staj günleri...

Mikes A.S. 'de cok atraksiyonlu gunler beklemiyordum; ama 6 kisinin 3 bilgisayarli buzz gibi bir odaya tikilicagindan haberim yoktu!! Henuz bana bir is vermediler, oburlerine projeler verildi. Bugun butun gun kitap okudum, bu gidisle yarin falan biter Umberto Eco'nun Baudolino'su. Bilgisayarlar cok yavas ama beni en cok sasirtan sey F-16 ucaklarinin sistemini yapan sirketin bir klima kontrolunu yapamamasi!! Butun tesisin klima ayarlari ortakmis, o yuzden ara sıra orada donup kalmamak icin hareket etmek zorundayiz, uyuyakalan yandi!! Tabi ki sik sik cay iciyoruz, gercek birer memur olduk, en hareketli gecen zamanimiz da yemek arasi!! Bir de ilk iki gunumuz oldugu icin yarim saatlik 3 brifing verildi, o kadar.. Stajyer arkadaslarim neyse ki eglenceli kisiler ama yarin baska bir odaya gecicekmisim sanirim.. Butun gun internet sitelerinde dolanmak zorundayim, bildiginiz zaman harcaticak siteler var mi? Sik sik ntvmsnbc ve wikipedia'da dolaniyorum, bir de biliyormusun.net ama ne yazik ki gun basina oynayabilme sayim 5.. Bugun en sonunda saat 5'te dayanamadik, o odada hasta olmamak veya donup kalmamak icin disari cikip bi ihale cevirdik iskambil kartlariyla..ee mesai bitimi 5:30 ve allah'ın unuttuğu o tesislerden şehre gidiş yolumuz mesai bitiminde kalkan servisler..allah kolaylik versin bize!! sanirim sik sik yazicam buraya artik..

Saturday, April 28, 2007

cok yaraticilar

Simdi nerenin oldugunu hatirlamadigim bir yerel gazetede, ortaligi kasip kavuran ve onlarca kisiye aids bulastiran rus bir hayat kadinin kimliginin ortaya cikmasi uzerine atilan manset:
"ORUSBU"

Thursday, April 26, 2007

Cok alakasiz oldu

Bugun Kugu Golu balesine gittim. Sahaneydi; ama bu yazimda bahsedecegim konu o degil. Burada kucuk bir ayrintidan bahsedecegim, orkestradaki en arkada oturan ve 3 perdelik oyunda toplasan 3-5 kere gorev yapmak zorunda olan baterist iki adam gibi. Bir ara gozum onlara ilisti, aralarinda birseyler konusuyorlardi. Daha sonra biri gulmeye basladi. Guldu, guldu, bu ikinciyi de etkiledi ve orada o iki adam gulmekten yerlere yattilar. Izleyicilerin hicbirinin de bu olaydan haberi olmadi. Dusundum de, o goreve herhangi biri getirilebilir mi, 3 saatte toplam 3 kere davula vurmak cok da zor gorunmuyor, ben de bir yandan Kugu Golu orkestrasinda gorev alip bir yandan da o kadar eglenmeyi isterdim.
Bu arada bu aklima Zeynep'le birlikte Viyana'dan Strazburg'a giden kucuk bir ucağin icindeki bir animizi getirdi. Orada da hostes ucak kalktiktan hemen sonra yapilan ikaz anonslarini gerceklestirirken sesi kaymis ve gulme krizine tutulmustu, devamini zar zor getirdi.. Hey gidi gunler!

Sunday, April 15, 2007

Yardım!!

efendim hepinizin fikirlerini bekliyorum:
yazin bir ayligina ny'a gitmek istiyorum, o civarda bildiginiz gidebilicegim bir yaz okulu varsa bilgilerime arz etmenizi rica ederim. Haa, derseniz ki "orda senin ablan var o niye yardimci olmuyo sana?!" , onun kendisine faydasi yok orada ki bana olsun!
Boyle, art&design 'la alakalı olabilir, cok ilgimi ceker, bolumumle alakali olabilir(elektrik elektronik muhendisligiyle), az ilgimi ceker. Lutfen, bildiginiz bir yer varsa beni yonlendirin!

Zor

Kütüphaneden aldigim kitaplarin icinden baskasina ait yazilar cikmasina ve bu yazilari okumaya bayiliyorum. Hani bir film baskasinin hayatina isik tutar ya, baska yasamlar gormek icin izlenen filmlerden cok daha gercekcidir kitaplarin arasindan cikan bu yazilari okumak. Okuduklarimdan yazana dair birseyler cikarmaya calisirim. En azindan kamu mali sayfalarina yazarkenki durumlarina ait birseyler. Gecen gun de Turkce dersi sunumum icin kutuphaneden bir kitap almistim. Sayfalari karistirirken el yazisiyla yazilmis bir siire rastladim. Kimin siiri bilmiyorum; ama bilen varsa lutfen beni bilgilendirsin. Yani, bir saire mi ait yoksa yazan kisiye mi bilmiyorum cunku arastirmama ragmen etrafta boyle bir siir bulamadim. Yazarin affina sıgınarak siiri paylasmak istiyorum (gerci sanirim bir sorun olmaz kendi de kutuphane kitabinin arasina yazdigina gore):

ZOR
Seni sevmek zor,
Kara gecelerde parlayan yildizlar gibi
parlayan gözlerine bakmak zor
Seni ararken cekilen sikintilar zor
Beni seviyor mu sevmiyor mu diye sormak zor
Ama en zor olani beni sevmen!

Saturday, April 7, 2007

davul derslerim iptal!

Yeni bir davul hocası ariyorum. Bir onceki ders almak istedigim kisi kelimenin tam anlamiyla bir "tunali piciydi". Beni ekip durdu ve evet, sadece 1 ders yapabildik! Tamam, üzerinde dünyanın en kötü ilk izlenimini birakmis olabilirim:
Ilk dersimizi asmisti ve yeniden bir ilk ders almak uzere anlasmistik. Kizilay'da bulusacaktik ve onla bulusmadan once ufak bir isimi halletmem gerekiyordu, o yuzden onu biraz bekletmek zorunda kaldim. Yanına geldigimde el sikismak uzere elimi uzattigimda kotu bir surprizle karsilasti (evet, o zamana kadar sik sik konusmusuk ama ilk defa yuz yuze gorusuyorduk). Dikmen Caddesi'nden Meşrutiyet'e kadar ellerim ceplerimde yurumem itibariyle ellerim terliydi!!
Bu yetmezmis gibi bir de ders boyunca her davulun basina oturusumda pantalonumu acilmasın diye cekistirerek bir "oh!" cekiyordum. Ilki degil, ama ondan sonrakiler istemsiz oluyorlardi, her seferinde engellemek istiyordum ama engelleyemiyordum, olmuyordu..
Tahmin edilebileceği üzere, cocuk beni bu olaylar uzerine bir kere daha ekti, daha sonra da ondan bir daha haber cikmadi.
Eger iyi davul calan ve ogretebilen bir tanidiginiz varsa lutfen benimle irtibata gecin. Soz veriyorum, bir daha ellerim terli el sikismayacagim ve davul basına baska bir pantalonla oturacagim!

Sunday, February 25, 2007

cevap istiyorum

bugun annemin dogum gunu.. iyi ki dogmuş! bugun konustugumuzda ona onu sevdigimi soyledim. Bana "kendini daha cok sev" diye cevap verdi.

Sunday, February 18, 2007

fransızcaya tam gaz devam!

Secmeli olarak fransizca almaya basladim, tekrar fransizca ogrenmeye donmenin huzuruyla.. Ozellikle ahmet cehaletten ogrenecegim cok sey var bu konuda:

Friday, February 16, 2007

kaygisizlar

Kaygisizlar, ah kaygisizlar! Bunca yillik geyiklerinizin emeginin karsiligini nasil verebiliriz ki? Bunu da benden baska izleyen yoktu heralde..

Monday, February 12, 2007

dum tıs dum tıs

Yarin davul dersim baslıyor!! En son yazin caldigim icin cok bir sey hatirlamiyorum o yuzden sanirim en bastan baslayacagim.. Bakalim bu sefer devam etmeyi basarabilirsem neler olacak. Zaten gercek bir universiteli olmanın 3 altin kuralindan biri grup olusturmak:
- biliyor musun ben bass gitara basladim!
o aa! ben de gitar caliyorum!
- oyleyse neden kendimize bir davulcu ve vokal bulup grup kurmuyoruz??!

Obur ikisi de film cekmek ve fotograf makinasi ve fotograf cekmeye merakli olmak (veya fotograf kulubune girmek)
uff yeterince universiteli degilim sanirim!!

Dusundum de

Bir sitcom oyuncusu olsaydim hangisi olurdum acaba diye dusundum ama kesinlikle goze carpmayan bir karakter olurdum. Yine de dizilerde arka planda kalan herkes icin gecerli olan bir yasaya gore kesin benim de fanatik hayranlarım olurdu.

Sunday, February 11, 2007

Tickle Me Emo

Gothic mehmet, bunu özellikle senin için koyuyorum izle:

Hadi bakalım..

Dün mehlika halamlardaydım, aşure günü vardı.. Orada konuşuluyordu, geleneklerimiz filan. Bir de her seferinde yeni bir işe başlamadan önce bismillahirahmanirrahim denilmesi gerektiğinden bahsedildi.. Haydi bismillah!